Son güncellenme :23.11.2024 09:49

Güncel > Diyanet’ten Gülen’e 17 Aralık mesajı

25.03.2014

Diyanet İşleri Başkanlığından vazgeçilmez hasletlerden birinin ahlaki ölçülere sadakat göstermek olduğu belirtilerek açıklama yapıldı.

Diyanet’ten yapılan yazılı açıklamada, mahremiyetin ihlalinin Hz. Muhammet’in ümmetinden olana yakışan ahlakla bağdaşmayacağı ifadelerine yer verildi.

”ÜLKE ÇAPINDA FAALİYET GÖSTEREN ANAYASAL KURUMUMUZ”

Başkanlık tarafından bu “haklı” soru ve talepler karşısında açıklama yapılmasına lüzum görüldüğü vurgulanan açıklamada, “Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam’ın evrensel ilkeleri ve yüce değerlerinin toplumumuza ve insanlığa doğru bir şekilde ulaştırılması amacıyla sadece ülkemizde değil, dünya çapında faaliyet gösteren saygın bir anayasal kurumumuzdur” değerlendirmesinde bulunuldu.

”GELİŞMELER TAKİP EDİLİYOR”

Diyanet İşleri Başkanlığının görev ve yetkilerinin ilgili kanunlarca belirlendiği, güven ve itibarını aziz milletin ilgi ve itimadından, tarihsel bilgi, birikim ve tecrübesinden aldığı belirtilen açıklamada, “Bu yetkiyle, yüce dinimizin inanç değerlerini ve ahlaki umdelerini aşındırmaya yönelik her tür ifrat ve tefrit karşısında vatandaşlarımızı doğru bilgilendirme sorumluluğunu müdrik olarak, ortaya çıkan gelişmeleri dikkatle ele almakta ve değerlendirmektedir” görüşü paylaşıldı.

”İSLAMIN TEMEL HÜKÜMLER AÇIK VE NETTİR”

Toplumun bütününü ve geleceğini yakından ilgilendiren bir takım hadiseler karşısında diğer yetkili kurumlar gibi başkanlığın da üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve yaşananlar karşısında milleti, tarihsel birikimine yaraşır bir duruş ve sahih bir dille aydınlatmasının en başta gelen yükümlülükleri arasında yer aldığı bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluşundan bu yana özenle geliştirdiği ve kurumsallaştırdığı dengeli ve sağduyulu konumunu sarsacak biçimde onu sık sık mevcut tartışmaların içine çekme çabaları faydadan ve hikmetten uzaktır. Esasen başkanlığımız sosyal gelişmelerin ortaya çıkardığı belli başlı dini problemler karşısında ihtiyaç duyulan bilgiyi vaaz ve hutbeler başta olmak üzere hemen her fırsatta milletimizle paylaşmakta, Kur’an ve sünnetten mülhem açıklamalarını irşat dili çerçevesinde, belli bir usul ve üslup dairesinde gerçekleştirmektedir.”

”İSLAM HİÇ BİR TARTIŞMAYA MAHAL VEREMEYECEK KADAR AÇIKTIR”

”İslam’ın evrensel hakikatleri ve yüce değerleri hiç bir tartışmaya mahal vermeyecek kadar açıktır. Millet varlığımızın temelini, harcını ve ruhunu oluşturan bu yüce ilkelerin ve ahlaki değerlerin günübirlik hesaplarla zedelenmesi ve hatta zayıflatılması tasvip edilemez. Kaldı ki bu durum, geleceğimizi tehlikeye sokabileceği düşüncesiyle aziz milletimiz tarafından da her zaman kaygıyla karşılanmaktadır. İslam’ın temel hükümleri bütün zamanlarda açık ve nettir. İslam, tarih boyunca tüm akıl sahipleri için kendi umdelerini net bir anlam ve sadelikle takdim etmiş ve Müslümanlar kendilerine özgü inanç ve değerlerini bu kaynaktan hareketle temellendirmişlerdir. Hatta bu ölçüye sadakat o denli güçlüdür ki dini geleneğimiz içinde nelerin helal ve nelerin haram olduğu, aziz milletimizin adeta fıtratına işlenmiş bir bilgiye ve hayatına aksetmiş bir kültüre dönüşmüştür.”

”ÜLKEMİZ BÜYÜK FİTNE VE İMTİHANDAN GEÇMEKTEDİR”

İslam’ın evrensel değerlerinin her zaman Allah’ın ipine sımsıkı sarılmayı, istişare görevini yerine getirmeyi, kardeşlik ruhunu, şuurunu ve hukukunu dikkate almayı emrettiği belirtilen açıklamada, “Bin yıllık deruni medeniyet tecrübemizle yoğrulan ve bugüne kadar süzülüp gelen bu evrensel hakikatler ve yüce değerler, karşılaştığımız büyük ölçekli sorunlar karşısında nasıl hareket etmemiz gerektiğini açık bir şekilde göstermektedir” ifadeleri kullanıldı.

”AHLAKİ ÖLÇÜLERE SADAKAT”

“Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen bir peygamberin ümmetinde bulunması gereken vazgeçilmez hasletlerden biri, hiç şüphesiz, ahlaki ölçülere sadakat göstermektir” görüşüne yer verilen açıklamada, şunlara yer verildi:

”BU SADAKATLE ASLA BAĞDAŞAMAZ”

“Mahremiyetin ihlali; insaf, vicdan ve adalet ölçülerinin gözardı edilmesi; her ne suretle olursa olsun, yalana, iftiraya ve tecessüse başvurulması, dinin yüksek değerlerinin hafife alınması, hangi sebeple olursa olsun helal-haram sınırlarının yok sayılması ve kul hakkı bilincinin zaafa uğratılması, bu sadakatle asla bağdaşmaz. Bütün bu mefsedetlerin dini ve milli varlığımızı tehlikeye sokacağı ve toplumsal yapımızı tahrip edeceği unutulmamalıdır. İslam’ın dünyevi bir güç devşirme adına istismar edilmesi başta olmak üzere, onun herkesi kucaklayan maneviyatını indi çıkarları ve basit hedefleri için araçsallaştıranların elim akıbetlerine tarih boyunca tanıklık edilmiştir.

”ÜLKEMİZ İMTİHANLARDAN GEÇMEKTEDİR”

Ülkemiz, kalıcı sonuçlar doğurabilecek büyük bir fitne ve imtihandan geçmektedir. Bin yıldır bu topraklarda yaşayan farklı dil, ırk ve kültür özelliklerine sahip insanların muazzez bir medeniyet kurmasını sağlayan sahih İslam anlayışının omurgasını, özünü ve ruhunu yok sayan nevzuhur oluşumlar, milletimizi kaygılandırmakta, manevi bütünlüğümüzü tehdit etmektedir. Mevcut durum dikkatle değerlendirildiğinde gerçekte milletin huzur ve güvenini tehdit eden her projenin, toplumun ortak değer ve referansı olan din dili üzerinden varlığını sürdürme istidadında olduğu, bunun da sonuçta milletimizin dini duygularını ve maneviyatını açıkça rencide ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır. Böylece, ölçüsüz bir şekilde varlığını dinsel bir retoriğe bağlı olarak sürdüren taraftarlığın geleceğimizi rehin alacak bir raddeye ulaştığı esefle gözlenmektedir. Bu süreçte din dili özensizce kullanılmakta, dinimizin hepimize yön veren değer, kurum ve temsilleri itibarsızlaştırılmakta, nihayet dinin özü, esasları ve temel kavramları devre dışı bırakılmaktadır.”

”RAPOR KAMUOYU İLE PAYLAŞILACAK”

Diyanet İşleri Başkanlığının, İslam’ın asırları aşan tecrübe birikimi ve çeşitliliğinin bu topraklara yansıyan bakiyesini büyük bir hürmet ve ciddiyetle ele aldığına dikkat çekilen açıklamada, “Ancak, toplumun özsel varlığını sarsmaya yönelik kriminal, spiritüalist ya da gnostik ve mesiyanik akımlardan beslenen modern hurafeler karşısında aziz milletimizi bilgilendirme sorumluluğunun da farkındadır” görüşü paylaşıldı. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı;

”TARİHİ SORUMLULUKTUR”

“Hakikat fikrini yok eden, toplumsal barışı tehdit eden, evrensel ahlaki ilkelerimizi ve değerlerimizi çözen, genç kuşakların din ve dindarlık algısını zedeleyen dünyevileştirici, izafileştirici popüler kültürün yıkıcı etkileri karşısında, insanlığın İslam’ın evrensel hakikatlerine dikkat kesildiği, Türkiye’nin bütün mazlum halkların umudu olarak görüldüğü bir zaman diliminde, milletimizin bu konumunun sarsılmaması için özen gösterilmesi hepimizin üzerine düşen tarihi bir sorumluluk ve yükümlülüktür. Gerek Diyanet İşleri Başkanlığını kurumsal olarak, gerekse riyaset makamını şahsi olarak doğrudan ilzam eden ve güncel tartışmaların içine çekmeye çalışan teşebbüslerin milletimiz tarafından kabul edilemezliği ve yadırganacağı açıktır.”

”SİYASET DİLİNİN BASKIN OLDUĞU BİR ORTAMDA…”

Diyanet İşleri Başkanlığı, propaganda ve siyaset dilinin baskın olduğu bir ortamda, popüler hissiyatın oluşturduğu beklentilere göre hareket etmek yerine, sağlıklı bir durum analizi yaparak, gelişmeleri soğukkanlı bir şekilde değerlendirme yolunu tercih etmektedir. Başkanlığımız, Din-i Mübin-i İslam’ın izzet, şeref ve itibarının korunması ve millet varlığımızın zarar görmemesi için, sosyal birlik, barış ve bütünlüğümüzün muhafazası konusunda yüksek görev bilinci ve sorumluluğuyla hareket etmekte, birliğimize ve bütünlüğümüze halel gelmemesi için azami gayret göstermektedir.

KAMUOYU İLE PAYLAŞILACAK

Bu süreçte ortaya çıkan ve vatandaşlarımız tarafından yöneltilen dini muhtevalı sorulara ilişkin ayrıntılandırılmış cevapları içeren değerlendirme raporu önümüzdeki günlerde Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından kamuoyuyla paylaşılacaktır.”

KAYNAK : sonsayfa.com