Son güncellenme :22.11.2024 20:56

Ekonomi > Kemal Derviş krizin reçetesini verdi

04.02.2014

Brookings Enstitüsü’ndeki başkan yardımcısı Kemal Derviş son haftalarda Türkiye ekonomisi üzerindeki kara bulutların nedenlerini analiz etti.

2001 yılında Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ekonomik krizden çıkması için Türkiye’ye gelen Kemal Derviş, son haftalarda ekonomide yaşanan çalkantıları değerlendirdi.

Derviş, herkesin merak ettiği “Yeni bir ekonomik krizin içinde miyiz?” sorusuna yanıt verdi.

Derviş’e göre “Kriz değil ama ciddi bir güvensizlik ortamı oluştu.”

Hürriyet gazetesine konuşan Kemal Derviş’in ekonomiye ilişkin açıklamalarının satırbaşları şöyle:

EKONOMİK DENGELER NEDEN DEĞİŞTİ?

Milli gelire oranla yüzde 6-7’leri aşan bir cari açık olduğunda kırılgan ortam oluşuyor. Finanse edebilmek için para gerekiyor. Tabii Türkiye gibi yatırıma ihtiyacı olan ülkeler dışarıdan sermayeye ihtiyaç duyuyor. Türkiye’nin büyüme hızının yüzde 8-9 olduğu yıllarda cari açık yüzde 9-10’du. Fazla yüksekti ama bir sorun yaratmadı, çünkü herkes Türkiye’ye iyimserlikle bakıyordu. Ama büyüme düşüp cari açık yüksek kalırsa orada sıkıntı başlıyor.

YÜZDE 6 SİYASETİN ELİNİ GÜÇLENDİRİR

Arzum yüzde 6 civarında bir büyümenin Türkiye’de sürdürülebilir hale gelmesi. O zaman siyasal düzende olağanüstü bozulmalar olmadıkça kırılganlık azalır. Türkiye için doğru olan yüzde 6 büyüme ve yüzde 5 civarında bir cari açık. Halbuki şu anda yüzde 3.5’u aşmayı zorlayan bir büyüme var ve cari açık yüzde 7’ye yakın.

MERKEZ BANKASI’NIN FAİZ KARARINA NE DEDİ?

Kısa vadeli hareketler konusunda fazla bir şey söyleyemem. Onları anlamak için her an piyasayı takip eden biri olmak gerekiyor. Her saat bir şeyler değişiyor. Hem de Merkez Bankası ile Başbakan arasında neler oluyor bilemiyorum. Ama şöyle bir yanıt verebilirim; şu anda olaylara yön verme noktasında ağır basan siyasal güven eksikliğidir. Bir ülkede aşırı bir siyasal kavga, sert üslup oluşursa ve o ülkede demokrasinin kalitesi, yargının bağımsızlığı konusunda ciddi şüpheler uyanırsa artık Merkez Bankası’nın yapacağı sınırlı kalır.

FAİZ LOBİSİ YORUMU

Ben Başbakan’ın tam neyi kastettiğini bilemem. Ama yüksek faizden yüksek kâr sağlamış bir tür sermaye var. Yasalara uygun işlemler olmasına rağmen sıcak paranın ekonomiye yararı pek yok. Maalesef ekonomi kırılgan olunca faiz yükseliyor.

ESAS ÖNEMLİ OLAN GÜVENİ YENİDEN SAĞLAMAK

Şu anda kriz demeyeyim ama ciddi bir güvensizlik ortamı oluştu. Kriz anında araçları kullanmadaki özgürlüğünüz daralıyor. Kriz anında bile faizi arttırdığınızda parayı çekebiliyorsunuz belki. Ama kısa vadeli yatırımcı faizi bir panik aracı olarak gördüğü zaman ve durumun sürdürülemez olduğunu inandığı zaman faiz hiçbir işe de yaramayabilir. Bir ülke faizi bir panik aracı olarak arttırdığında bu ters de tepebilir. Nitekim Doğu Asya krizinde ters tepti. Esas önemli olan güveni yeniden sağlamak, ekonomik dengeleri sağlam tutmak. Türkiye’nin hızlı büyüyen, yatırım yapan, yolunu bilen bir ülke olduğunu yatırım yapmak isteyene gösterebilmek. ‘Faiz artsın mı? Bugün kur ne oldu?’ gibi bir sarmalın içine hapsolursak çare üretemeyiz.

SİYASETE YAKLAŞMALARI TEHLİKELİ

Şu anda öyle bir durum yok, ancak maalesef son yıllarda yapısal reformlarda sadece yavaşlama değil, tersine dönüş oldu. Bunun beni en çok üzen tarafı ekonomiyi düzenleyen kurumların; Merkez Bankası, BDDK, Enerji Kurulu, Rekabet Kurulu, Kamu İhale Kurumu gibi ekonomiyi düzenleyen ve denetleyen kurumların teknik ve partizan siyasetten uzak konumlarından maalesef yeniden siyasete yaklaştırılmış olmaları. Kısmen torba yasalarla, kısmen fiili uygulamalarla. 2001 reformlarının en önemli yapısal ayağı Türkiye’de ekonomiyi denetleyen ve düzenleyen kurumların günlük politikadan ayrılmasıydı. İyi işleyen bir piyasa ekonomisi için bu şart. Her vatandaş aynı muameleyi göreceğini bilmeli. Günlük piyasa işleyişine ve özel girişimin yatırım kararlarına siyasetin girmesi bir ülkeyi çökertir. Nitekim 90’lı yıllarda Türkiye’nin o kadar zor duruma gelmesinin önemli nedeni buydu. Uzun vadede ülkenin büyüme hızını düşüren bir olgu. Bence esas sorun bu, bunu düzeltmek lazım.

KRİTİK SORU

Bu noktadaki en önemli soru şu;

Avrupa ülkesi miyiz, Ortadoğu ülkesi miyiz? Avrupa’da sorun var ama o sorunlar demokrasi içinde aşılıyor. İspanya’da ciddi bunalım yaşandı ama büyüme yeniden başladı ve iç çatışma olmadı. Bir de Ortadoğu’ya bakıyoruz:

Mısır’daki fecaat, Suriye’deki içsavaş, Irak’ta hiçbir şekilde tasvip etmediğim Amerikan işgalinden sonra durumun daha da kötüleşmesi, bir mezhep kavgası çıkmazına giren bir bölge. 2023’te Türkiye’yi nerede görmek istiyoruz? Bence buna net olarak Avrupa’da dememiz lazım. Ortadoğu’da barışa dönüşü desteklememiz doğal, ancak Türkiye’de dışarıdan yatırım yapmayı düşünenler ‘Biz aslında Avrupa ailesinin bir üyesine yatırım yapıyoruz’ diye düşünebilmeli.

“Türkiye Ortadoğu keşmekeşine sürükleniyor” gibi bir intiba maalesef kısmen oluştu. O şüpheyi kaldırmamız lazım.

Toplumda inanılmaz gerginlik var. Herkes etkileniyor. Gerçi 2001 kriziyle şu an arasındaki önemli farklar var. Türkiye yüzde 80’li oranlarda olan kamu borcunu yüzde 35’e kadar düşürebildi. Burada 2001’den bu yana uygulanan maliye politikasının hakkını teslim etmemiz lazım. Ancak para ve maliye politikası bir ekonominin güvende olması için yetmez. Kurallı bir düzen, bağımsız bir yargı, şeffaf bir piyasa ve makul ölçüler içinde kalan bir siyasal yarışma. Bunlar olmadan makro ekonomik politika sürekli hızlı büyüme için şart olan güveni yaratamaz.

ÇIKIŞ YOLU NE?

İyi ki Türkiye’nin önünde şu anda seçim var. Çünkü ciddi bir rahatsızlık var, ciddi bir karışıklık var. Yargıda ciddi sorunlar var. Ekonomiye yansımış durumda bunlar. Tabii ki çok önemsediğim barış sürecinin devam etmesi de çok önemli, Kürt kimlikli Türkiye vatandaşlarımızla barış gerekiyor. Seçim olmasa önümüzde, herkes daha da gergin olur. Eğer bu seçim özgürlük ve barış içinde, demokratik kaidelere uygun gerçekleşirse ki bunu umut ediyorum, seçim bir çıkış yoludur. Ne olacaksa olacak, vatandaş kendi iradesiyle oyunu kullanacak. Seçimler bir mesaj verecektir. Seçimlerden sonra Türkiye’nin hızla daha iyi bir noktaya gelebileceğine inanıyorum. Benim gönlümde daha dengeli bir siyasal yapı var. Her demokrasinin dengeye ihtiyacı var. Türkiye’deki siyasal yapıda bir yenilemenin olacağını tahmin ediyorum. Bu ekonomi için de çok olumlu olabilir.

ERKEN SEÇİM OLABİLİR Mİ?

Olabilir mi, bilmiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de vatandaşlar oy kullanacak. Hem genel siyasal dengede, hem de kişiler açısından bir yenileme olacak. Bunun ötesinde Türkiye’de sosyal demokrasinin güçlenmesi için önemli bir zaman. Daha güçlü bir CHP’nin yükselmesini ve kendi programını herkesi kucaklayarak, herhangi bir rövanş politikasından uzak durarak, herkesi bir araya getirecek bir söylemle güçlendirmesini arzu ediyorum.

KAYNAK : sonsayfa.com