Son güncellenme :25.11.2024 12:57

Medya > Belgeler böyle mi sızdırıldı ?

22.01.2014

Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, bugünkü köşesinden MİT’ten belge sızdıranlara ilişkin çaprıcı bir yazı yazdı.

MİT, 15 Ocak’ta ‘Paralel Devlet Yapılanmaları’nı takibe almış. Talimat yazısı 2 gün sonra şans eseri Taraf’ta, 3 gün sonra da hasbelkader Zaman’da yayınlanmıştı.

Bu bilgi sızdırmanın Taraf ve Zaman gazetelerinde kısa aralıklarla yayınlanmasının ardında yatanları Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, bugünkü köşesinde analiz etti.

Akif Beki, “Abdestli Köstebek paradoksu” başlığı attığı yazısında, MİT’in PDY belgesinin basına nasıl sızdırıldığını yazdı.

İşte Beki’nin bugünkü yazısından çarpıcı bölümler…

Taraf ve Zaman gazeteleri, MİT belgelerinin gereği yapılsın diye dağıtıldığı resmi dolaşım ağında yer almıyor. Gayriresmi veya paralel ağda da olmadıklarına göre, belge gelmiş onları bulmuş demektir.

Sirküle edilmediği yerlere, gazetelerin basıldığı matbaalara nasıl gitti peki o belge?

Tabii ki paralel bir el tarafından yürütüldü…

Taraf ve Zaman onu basarken gazetecilik yaptı diye, gizli belgeyi yürütenin kim olduğunu ya da neyi, niye yaptığını da mı tartışmayacağız? Giriştiği eylemin adını da mı koymayacağız?

Şayet bu işte bir paralellik yok diyorsanız, kesin benim aklım paralel bir akıl tarafından ele geçirildi.

Hatta ve hatta, benden başka garipseyen çıkmadıysa muhakkak paralel bir evrende yaşıyorum.

Başka yolu yok…

MİT BELGESİNDE NE VARDI?

MİT’in talimat yazısında, PDY olarak kısaltılan örgütlenmelerin öncelikli hedef olarak izlenmeleri emredilmiş.

PDY’nin belgedeki açılımı ise şöyle yapılıyor:

Yargı ve emniyet gibi kamu kurumlarında illegal faaliyet gösteren ‘Paralel Devlet Yapılanmaları’…

Her iki gazete de, bu tanımla, yasadışı faaliyeti olsun olmasın Türkiye’deki tüm dini cemaat ve fraksiyonların kastedildiğini söylüyor.

Yani… ‘Devlet kurumları içinde yasadışı faaliyet gösteren paralel yapılanmalar’ tabirinden, kendi halinde dinini yaşayıp giden grup ve cemaatleri de anlıyorlar.

Benim paralel aklımsa soruyor…

Cemaatler, hafiye teşkilatı mıdır ki böyle bir tanımı üstlerine alsın?

Dini gruplar, casusluk ağı mıdır ki kendilerini bu ‘takip’ emrinin hedef menzilinde hissetsin?

Namazında, niyazında bir cemaat mensubu memuriyete girmişse… İşine, gücüne bakmakla el altından film, fırıldak çeviren bir köstebek olmak aynı şey midir ki yasadışı faaliyet suçlaması ona gitsin?

Çünkü eğer doğruysa MİT’in talimatı, açıkça bu ve benzeri yazışmaları sızdırmak gibi yasadışı faaliyetleri ve arkasındaki örgütlü yapıları hedef alıyor.

‘Devlet içinde devlet’in varlığına, otonom yapıların gerçekliğine dair somut, elle tutulur bir kanıt arıyorsanız budur işte.

Daha ne olsun!

Belgesi olmaz demeyin, iş üstünde yakalanma belgesidir hem de.

Paralel devletin nüfus kâğıdı yerine bile geçer, varlığını ispata başka kanıt gerekmez.

Devletin istihbarat teşkilatına sızmış paralel bir hafiye yapılanması yoksa, yani MİT’in talimatı yersiz, haksız ve yanlışsa o belgeyi dakkasında cinlerle periler mi uçurdu gazetelere?

MİT’e bu talimatın gerekçesini veren köstebek, diyelim ki abdestli…

Ne değişir?

Sorun abdestinde değil ki, köstebekliğinde birader.

KAYNAK : sonsayfa.com