Son güncellenme :22.11.2024 12:50

Siyaset > Erdoğan’dan Büyükelçilere uyarı

16.01.2014

Başbakan Erdoğan, 17 Aralık operasyonunun yolsuzluk kılıfına gizlenmiş bir darbe girişimi olduğunu belirtti ve büyükelçilerden buna kast eden örgütün tehlikesini yurt dışında da anlatmalarını istedi.

Başbakan Erdoğan, 6. Büyükelçiler Konferansı katılımcılarıyla yemek verdi. Buradaki konuşmasına “Sizler Osmanlı bakiyesi olan bir ülkenin büyükelçisisiniz” başlayan Erdoğan, Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili bilgi verdi. “Dış politikada gizlimiz saklımız yok” diyen Erdoğan, hiçbir ülkenin toprağında da Türkiye’nin gözünün olmadığını belirtti.

Erdoğan, 17 Aralık operasyonunun yolsuzluk kılıfına gizlenmiş bir darbe girişimi olduğunu belirtti. Gerçeklerin ortaya çıkmaya başladığını, daha da çıkacağını belirten Erdoğan, amacın ekonomiyi vurmak, Türkiye’nin büyümesine engel olmak olduğunu kaydetti. Başbakan, büyükelçilerden bu örgütün tehlikesini yurt dışında da anlatmalarını istedi.

Başbakan Erdoğan, HSYK düzenlemesiyle ilgili Türkiye’ye eleştirilere yönelten yabancı politikacıları da eleştirdi. Bazı Avrupa ülkelerinde bu düzenlemeleri kendileri yapanların konu Türkiye olunca “Bu AB müktesebatına aykırı” dediklerini anlatan Erdoğan, “Bu kimsenin haddi değildir” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, “Hükümetimizin yargıda yapmaya çalıştığı, illegal örgütlenmeye yönelik mücadeledir. Bu örgütün gerçek yüzünün artık mutlaka yurt dışında anlatılması, deşifre edilmesi gerekiyor” dedi.

6. Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla Ankara Vilayetler Evi’nde büyükelçilere yemek veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve ekibine bu buluşmayı tertip ettikleri için teşekkürlerini illetti. 6. Büyükelçiler Konferansı kapsamında şuna kadar yaptıkları ve bundan sonrada yapacakları istişarelerin gerek Türkiye’ye, gerek Büyükelçilerin görev yaptıkları ülkeler açısından gerekse dış politika açısından çok faydalı sonuçlar doğuracağına inandığını belirten Başbakan Erdoğan, 6. Büyükelçiler Konferansı’nın dış politikada son derece yoğun gündem içerisinde ve son derece kritik bir dönemde gerçekleştirildiğini vurguladı.

Erdoğan, 2014 yılı içinde dünya ve Türkiye’nin tarihinde çok önemli yeri olan 1. Dünya Savaşı’nın 100. Yıl dönümünün idrak edileceğini anımsatarak, “Hepinizin bildiği gibi 1914 yazında başlayan 1. Dünya Savaşı 1918 yılına sona kadar devam etmiş ve dünya haritasını köklü şekilde değiştirmişti” dedi.

“1. DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI DEVLETİ AĞIR KAYIPLAR VERDİ”

Osmanlı Devleti’nin bu savaşta en ağır insan ve toprak zayiatını yaşadığını, neredeyse tamamen işgal edilmiş Mondros ve Sevr anlaşmalarıyla da fiilen tarihe karıştığını dile getiren Başbakan Erdoğan, “ 100. Yıl dönümü vesilesiyle 1. Dünya savaşının yıl boyunca çeşitli etkinliklerde değerlendirilecek olmasını ben şahsen çok önemsiyorum. Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçileri olarak 1. Dünya Savaşı’na ilişkin tüm etkinlikleri dikkatle takip etmenizi, bu savaştaki en önemli devlet olan Osmanlı’nın bakiyesi bir devletin büyükelçileri olarak etkinliklere katkı sunmanızı sizlerden özellikle rica ediyorum” diye konuştu.

“ERMENİ DİASPORASI KARA PROPAGANDA İÇİN HAZIRLIK YAPIYOR”

Büyükelçilere seslenen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Burada iki önemli husus var. Birincisi şudur; bu yıl 1. Dünya Savaşı’nın özellikle dünya savaşı olarak 100. Yıl dönümünü idrak ederken önümüzdeki yılda 1915’in 100. Yılını idrak edeceğiz. 2014 yılında Sarıkamış Harekatı’nın, 2015’te de Çanakkale Zaferimizin 100. yıllarına ulaşacak, inşallah şehitlerimizi çok farklı şekilde yad edeceğiz. 2015’te aynı zamanda 1915 olayları olarak bilinen hadiselerinde 100. yıl etkinliklerine şahit olacağız. 1915 hadiselerinin objektif, bilimsel ve gerçekçi şekilde ele alınabilmesi için hepimizin hazırlıklı ve donanımlı olması gerekiyor. Ermeni diasporası 1915 olaylarını farklı ve tek yanlı şekilde aksettirmek, tarihi gerçekliğinden koparıp siyasi bir kampanyaya dönüştürmek için hazırlıklarını yapıyor. Bunun karşısında biz tarihi, bilimi, ilimsel verileri öne çıkararak bu siyasi kampanya, bu kara propaganda karşısında dik bir duruş sergileyeceğiz. 2015 hazırlıklarına işte bugünden başlayacak, 1. Dünya Savaşı’nı iyi anlayarak ve iyi anlatarak 2015’te iyi anlaşılmasını sağlayacağız. Birinci Dünya Savaşı ile ilgili ikinci önemli hususta şudur; sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki bir ülke, bir millet kendi tarihinden koparılırsa ayakta duramaz. Kendisini tanımlayamaz, tarif edemez. Bir kimlik inşa edemez. Milletler tıpkı ağaçlar gibidir. Kökleriyle toprağa tutunur, kökleriyle ayakta kalır ve kökleriyle yaşarlar. Kökü olmayan, kökünü unutan yada inkar eden bir millet sadece geçmişini değil, bugünü, öz kimliğini de reddeder ve kimliksiz kalır. Tarihleri çarpıtılarak yazılan ya da tarihlerleri unutturulan milletler kendi özlerini, ruhlarını, köklerini unutmuş talihsiz milletlerdir. Bizde maalesef zaman zaman bu yönde girişimler olmuştur. Tarih farklı şekilde yazılmak, farklı şekilde öğretilmek istenmiş, çoğu zamanda tarih unutturulmak istenmiştir.”

“YAKIN TARİHİ UNUTTURMAK ADETA CİNAYETTİR”

“Allah’a hamd olsun bu aziz millet tarihini unutanlardan olmadı” diyen Başbakan Erdoğan, “Yalan söyleyen tarih karşısında aldananlardan olmadı. Daha önemli olan şudur; bugünü anlamanın, bugünü analiz etmenin özellikle de bugünün güncel sorunlarına çözüm bulmanın en önemli yollarından biri tarihe bakmak ve tarihi iyi okumaktan geçer. Evet, 1. Dünya Savaşı’nın askeri ve siyasi sonuçlarını iyi okumayan iyi analiz etmeyen biri aradan 100 yıl bile geçmiş olsa bugünü anlayamaz, idrak edemez, sağlıklı şekilde analiz edemez. Bizim dış politikamız 1. Dünya Savaşı öncesi es geçilerek asla şekillenemez, şekillendirilemez. Öncesini yok sayarak 1923’ü sıfır noktasını alabilmek mümkün değildir. Aynı şekilde Osmanlı’nın kuruluş yıl dönümü olan 1299’u da sıfır noktası olarak alabilmek o da mümkün değildir. Bizim asırlara sari bir tarihimiz, asırlara sari bir yürüyüşümüz var. İsimler değişmiştir, devletler, yapılar, politikalar değişmiştir. Ama aynı millet aynı ruh ve aynı idealler yüzyıllar boyunca değişmeden ilerlemiştir. Yakın tarihi unutturmak açık söylüyorum adeta cinayettir” ifadelerini kullandı.

“YAKIN TARİHİ İNKAR EDEREK BUGÜNÜN MESELELERİNE ÇIKIŞ YOLU BULAMAZSINIZ”

Yakın tarihi ıskalayarak iç politika inşa edilemeyeceğini sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, dış politika inşa edilemeyeceğini, hukukun, iktisatın inşa edilemeyeceğini kaydetti.

Erdoğan, “Yakın tarihi inkar ederek bugünün meselelerine çıkış yolu bulamazsınız. Kendi toprağınızı, bayrağınızı, milletinizi idrak edemezsiniz. Bakın burada Falih Rıfkı’nın 1. Dünya Savaşı’nı, özellikle de Cumhuriyetin birkaç yıl öncesini anlatan şu çok önemli cümlelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şöyle yazıyor Falih Rıfkı Zeytin Dağı eserinde; ‘Bizden Belgrad’ı aldıkları zaman düşman delegeleri Niş kasabasını istemişlerdi. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak ‘ne hacet’ dedi. İstanbul’u da size verelim. Babalarımız için Niş, İstanbul’a o kadar yakındı. Biz eğer Vardar’ı, Trablus’u, Girit’i ve Medine’yi bırakırsak Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk. Çocuklarımızın Avrupa’sı Marmara ve Meriç’te bitiyor.’ Evet bizim fiziki sınırlarımız Meriç’te bitiyor ancak tarihimiz ve tarih muhayyilemizde Meriç’te biterse biz sağlıklı, isabetli bir dış politikayı asla ve asla imar edemeyiz” şeklinde konuştu.

“KOMŞULARIMIZ BİZDEN VE BİZİM DOSTLUĞUMUZDAN SONSUZA KADAR EMİN OLSUNLAR”

Dış politika konularını da değerlendiren Başbakan Erodoğan, “Komşularımızda dahil olmak üzere dünya üzerindeki her devletin egemenlik haklarına, sınırlarını, iç işlerine sonsuz derecede saygımız var. Bunu çok güçlü şekilde muhafaza ediyoruz. Her zaman ifade ediyorum. Dostlarımız, özellikle de komşularımız bizden ve bizim dostluğumuzdan sonsuza kadar emin olsunlar. Ama fiziki sınırların içerisine insani ve vicdani duyguları özellikle de dış politikayı hapsedemeyiz. Burada bir defa durup düşüneceğiz. O mümkün değil. Daha yüz yıl öncesine kadar aramızda sınırların olmadığı, birlikte iç işe yaşadığımız halklara karşı bigane kalamayız. Bizim ecdat mezarlıklarımız ve şehitliklerimiz insan ve vicdan odaklı dış politikamızın da tabi sınırlarını çizmektedir. Tarihi ve kültürel mirasımızın, şehitliklerimizin yüzyıllarca birlikte yaşadığımız kardeşlerimizin olduğu Yemen’e sırtını dönen bir Türkiye tahayyül edilemez. Şehitliklerimizin bulunduğu Myanmar’a ilgisiz kalan Türkiye düşünülemez. Hem Türkiye içinde hem Filistin’de ortak şehitliklerimiz varken Filistin’e ve Filistin davasına ilgisiz kalan bir dış politika kurgulanamaz. Örnekleri çoğalmak mümkün. Hiç kimse bundan farklı anlamlar çıkarmasın. Biz dünya üzerinde ecdat eserlerinin izlerinin, mezarlık ve şehitliklerinin bulunduğu her ülkeyi kardeşimiz, dostumuz olarak görür bu iz ve eserleri de muhabbetimizin vasıtası olarak değerlendiririz. Aynı şekilde bugün vatandaşlarımızın yaşadığı, çalıştığı ülkeleri de kendimize yakın görür oradaki vatandaşlarımızı da dostluk ve kardeşliğin vasıtası olarak ele alırız” dedi.

“O malum örgüt her yolu deniyor”

Başbakan Erdoğan, “17 Aralık’tan beri gerek o malum örgüt, gerekse onun siyasetteki medya ve sermayedeki müttefikleri şunu yapıyorlar; Türkiye ekonomisine ağır darbe vurmaya çalışıyorlar. Faizlerin yükselmesi için gayret sarf ediyorlar. Uluslararası yatırımcıları tedirgin etmek için her yolu kullanıyorlar” dedi.

6. Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla Ankara Vilayetler Evi’nde büyükelçilere yemek veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmada dış politikayla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin geçmişte dış politikasının başarısızlıklarla dolu olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, “Bize soruyorlar Mısır’la neden bu kadar ilgileniyorsunuz? Filistin’le neden bu kadar ilgilisiniz? Suriye, Irak, Afganistan, Balkanlar, Somali, Myanmar’la neden bu kadar alakadarsınız? Bize bu soruları soranlara asıl biz şunu sormak zorundayız. Tersi mümkün mü? Acaba tarih ve tarihin yüklediği sorumluluk Suriye’ye sırtımızı dönmemizi mümkün kılabilir mi? Komşunuzun evinde yangın çıkmış, kardeşinizin evinde yangın çıkmış, siz evinizde oturup kahvenizi içip hiçbir şey yokmuş gibi televizyon seyretmeye devam edebilirsiniz? Daha 100 yıl öncesine kadar birlikte yaşadığınız insanlara cetvelle çizilen sınırları engel görüp sırt çevirebilir, yüz çevirebilir misiniz? Türkiye bunu geçmişte denemişti ve tam anlamıyla başarısız olmuştur” diye konuştu.

“BİZ BİR KASABA DEVLETİ DEĞİLİZ”

Türkiye’nin belli zamanlarda, 1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasını adeta hafızasından silmek istediğini, yeni bir tarih yazmak istediğini, çok net bir şekilde dış politikasında başarısız olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, “Risk var diyerek ataleti tercih eden olduğu yerde sayar, verilenle yetinir. Risk var diyerek dış politikasında tedirgin ve ürkek davranan ekonomisini büyütemez, refahını attıramaz, demokrasiyi ileri standartlara kavuşturamaz ve en önemlisi de insanlığa, barışa katkı sunamaz. En yakınımızdan en uzağa kadar cesur, aktif, girişken dış politika anlayışını sürdürmek zorundayız. Kim ne derse desin. Kim hangi kulpu takarsa taksın. Büyük bir ülkenin onurlu büyükelçileri olarak ülkeyi ve milleti layıkıyla temsil etmek zorundayız. Biz bir kasaba devleti değiliz. Onun için tarihimizi, o tarihten gelen ruh dünyamızı her zaman zengin tutmak zorundayız. Çünkü biz böyle bir milletin şuanda dünyadaki temsilcileri konumundayız. Dış politikada bizim saklımız ve gizlimiz yok. Neysek oyuz. Gizli niyetlerle, gizli ajandalarla değil ilkelerle hareket eden bir ülkeyiz. Temsil edildiğimiz her ülke şunu çok iyi bilmelidir. Dostun dostuyuz. Herkeste bizim dostluğumuzdan emin olsun. Şuanda hangi ülke ile ilgileniyorsak, yeryüzünde hangi mesele ile ilgileniyorsak tamamen ilkelerimizle hareket ediyoruz. Dostluk, kardeşlik ve barış ekseninde adımlar atıyor, sadece ve sadece vicdan ve adaletten yana tavır belirliyoruz. Bunun dışında hiçbir niyetimiz yok. Gayemiz ve hedefimiz yok” dedi.

“17 ARALIK SÜRECİ BİR PAKET İÇİNDE BİRKAÇ HEDEFİ VURMAYI AMAÇLAYAN BİR SÜREÇTİR”

Konuşmasında 17 Aralık operasyonunda yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Son dönemde biliyorsunuz ülke içinde yaşanan hadiselerin iyi analiz edilmesi ve dünyaya doğru şekilde aktarılması hayati derecede önem arz ediyor. Öncelikle şunu bilmenizi isterim. Türkiye’de 17 Aralık tarihinde başlayan süreç yolsuzluk kılıfına gizlenmiş bir darbe girişimidir. Çeşitli konuşmalarımda sürece ilişkin değerlendirmeler yaptık. Burada şu hususun üzerinde durmak arzusundayım. 17 Aralık süreci bir paket içinde birkaç hedefi vurmayı amaçlayan bir süreçtir. Paketin muhtevasıyla ambalajı arasında çok ciddi farklılıklar olduğunu hepimiz gördük ve görüyoruz. Ambalajda yolsuzluk iftirası varken paketin içinde demokrasiye, milli iradeye, siyasete ve özellikle de çözüm süreci ve dış politikaya yönelik aleni sabotaj olduğu bugün artık net bir şekilde ortaya çıktı. Daha da çıkacak yalnız onu söyleyeyim. Daha bitmedi. Daha da çıkacak. 17 Aralık komplosu çok farklı vasıtalarla, çok farklı ittifaklarla ortaya çıktı. Bir örgütün emniyet ve yargı içindeki mensupları operasyonun taşeronu olurken siyasi partilerin, belli medya kuruluşlarının, sermaye çevrelerinin, yurt dışında bazı odak ve medya kuruluşlarının operasyonda müttefik olarak görev aldığını görüyoruz.”

“İHANETLE DAHİ İZAH EDİLEMEZ”

“Adeta düğmeye basılmış gibi içeride ve dışarıda eş zamanlı hareket eden, operasyona destek veren kesimler var” diyen Başbakan Erdoğan, burada asıl önemli olanın darbe girişimiyle paralel yürütülen algı operasyonu olduğunu söyledi. Algı operasyonunun Türkiye içinde tutmadığını ve geri teptiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Şuanda gerek bizim meydanlarda şahit olduğumuz manzara, gerek yaptırdığımız anketler halkın büyük bir çoğunluğunun bunun hukuki operasyon değil bir darbe girişimi inancında olduğunu teyit etmektedir. Hem bu darbe girişimini hem de algı operasyonunu yapanlar yurt dışında Türkiye’yi, yani kendi ülkelerini, kendi vatanlarını karalamak için de büyük bir gayret içindeler. Hiç kuşkusuz bu tavır bir ihanettir. Bakın 17 Aralık’tan beri gerek o malum örgüt, gerekse onun siyasetteki medya ve sermayedeki müttefikleri şunu yapıyorlar; Türkiye ekonomisine ağır darbe vurmaya çalışıyorlar. Faizlerin yükselmesi için gayret sarf ediyorlar. Uluslararası yatırımcıları tedirgin etmek için her yolu kullanıyorlar. Türkiye’nin enerji politikalarını sabote etmeye çalışıyorlar. Dış politikada açık bir şekilde elimizi zayıflatmaya çalışıyorlar. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın çalışmalarını engellemeye çalışıyorlar. Demokrasiyi sekteye uğratmak, Türkiye’nin demokrasi yürüyüşünü engellemek istiyorlar. En önemlisi de Türkiye’nin dünyadaki imajını bozmak için ciddi mesai sarf ediyorlar. Bu çabalar ihanet dışında bir kavramla izah edilemez. Zira bu operasyonda hedef bir parti, bir hükümet değil bir ülkedir. Bir ülkenin çıkarlarıdır. Bir ülkenin milli kurumları ve milli politikalarıdır. Hedef hükümet ya da parti değil, Türkiye’dir. 76 milyonun ta kendisidir” şeklinde konuştu.

“DIŞARIDA DA BİRLİKTE BOZACAĞIZ”

Büyükelçilere seslenen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“İçeride algı operasyonunu nasıl bozduysak, dışarıda da birlikte bozacağız ve bozuyoruz. Ama burada hiçbir arkadaşımın bir defa bu konularda ihmalkar davranmaması gerekir. İlgili bütün mercilere bu gerçekleri anlatmanız gerekir, anlatmamız gerekir. Ne gerekiyorsa bunun adımlarını hep birlikte atmamız gerekir. Çünkü yaklaşım tarzları farklı ve örneğin AB üyesi ülkelerde basit bir örnek veriyorum, HSYK ile ilgili oturmuş bir sistem yokken her ülke kendine has, kendine ait bir HSYK düzenlemesi yaparken Türkiye’nin HSYK düzenlemesi üzerinde beyanatta, bir açıklamada bulunmak kimsenin haddine değildir. Eğer oturmuş bir şey varsa ha bunu bilelim. Biz bu çalışmamızı yaparken bütün bunları A’dan Z’ye inceledik, İspanya’da nedir, İtalya’da nedir, Hollanda’da nedir, Almanya’da nedir? Bir bakıyoruz ki her yerde oralarda seçilmişin bu noktada ciddi manada etkinliği var. Attıkları adımlar var. Kralın, hükümetin hepsinin buralarda seçici olduğunu görüyoruz. Ama burada kalkıpta işte bu AB’nin müktesebatına aykırıdır gibi tespitler kusura bakmasınlar bize yutturulacak gibi şeyler değil, biraz okuma yazma biliyoruz. Ne var ne yok bunu da görüyoruz. Bu noktada sizlere çok önemli vazife düşüyor. Türkiye’deki gerçek manzarayı, gerçek fotoğrafı muhataplarınıza anlatmanızı, muhataplarınıza doğruları aktarmanızı, topyekün Türkiye’yi hedef alan bu ihanet operasyonunu bozmak için daha fazla gayret sarf etmenizi bekliyoruz. Bunun bir yolsuzluk operasyonu değil, yolsuzluk operasyonu görünümünde bir darbe girişimi olduğunu özellikle vurgulamanızı sizlerden rica ediyorum. Bizim yolsuzluk konusunda ne kadar hassas olduğumuz bilenen bir şeydir. Cumhuriyet tarihinde Türkiye’nin milli geliri 230 milyar dolardı. Şurada 10 yıl içerisinde geldiğimiz nokta 800 milyar doları aşmıştır. Yolsuzlukların egemen olduğu bir ülkede siz milli geliri buraya getire bilir misiniz? Eğitimde yapılan yatırımlar ortadadır. Atılan adımlar ortadadır. Okul sayısından tutunuz personel sayısına kadar atılan adımlar ortadadır. Yolsuzlukların olduğu bir ülke bunları gerçekleştire bilir mi? Sağlıkta attığımız adımlar ortadadır. Operasyonlar eğer yolsuzlukla yürümüş olsaydı bunları yapabilir miydik? Her zaman söylüyorum, 79 senede bu ülkede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılmıştır. Ama biz şurada 10 seneye 17 bin kilometre bölünmüş yol sığdırdık. Yolsuzlukların olduğu bir ülke bunlara gerçekleştirebilir mi? İşte buyurun Marmaray, işte buyurun 3. köprü. Atılan adım dikkat edin, bu 3. köprüye yönelik ve çok enteresandır 3. köprünün yüklenicileri üzerinde operasyon yapılıyor. Bu neyi gösteriyor? Biz sizin yolunuzu keseriz. Yürüyemezsiniz ve hemen tedbir koydular ve tedbir konulurken 25 tane çuval ağzı mühürlü ve bu çuvallar açılmadan, dosyalar incelenmeden bakıyorsunuz bir karar ve bu karar üzerine de belirlenmiş olan isimler v.s. hepsinin gözaltına alınması. Bu da beklenmiyor, mahkeme de kararı veriyor bu arada. Yani yargısız infaz. Böyle bir adım olabilir mi? Bunların anlatılması lazım. Aynı şekilde YHT, aynı şekilde İstanbul-İzmir otoyolu. Bütün bunlara yönelik. Bunların sayıları şuanda gerçekten ifade edemeyeceğimiz kadar fazla.”

“YURT DIŞINDA DEŞİFRE EDİLMESİ GEREKİYOR”

Erdoğan, hükümetin yargıda yapmaya çalıştığı değişikliğin yargıya müdahalede değil yargı içindeki illegal örgütlenmeye yönelik bir mücadele olduğunu söyledi. “Bu örgütün gerçek yüzünün de yurt dışında artık mutlaka anlatılması, deşifre edilmesi gerekiyor” diyen Başbakan Erdoğan, “Türkiye’de yapılanması, faaliyetleri, hırs ve arzuları net bir şekilde ortaya çıkan, tehlikenin boyutları artık aşikar hale gelen bu örgütün muhataplarınız nezdinde daha iyi bilinmesi önem arz ediyor. İşte bu örgütün başta emniyet ve yargı olmak üzere devlet kurumlarında örgütlenerek siyaset, ekonomi, finans, ticaret gibi alanlarda inşa ettiği korku imparatorluğunun iyi anlaşılması ve iyi anlatılması gerekiyor. İngilizce ve diğer dillerde yurt dışına yapılan sistemli bilgilendirmelerin birer dezenformasyon olduğunu itibar edilmemesi gerektiğini özellikle vurgulamanızı istiyoruz. Biz zaten çeşitli vasıtalarla bu bilgilendirmeleri yapacağız. Ancak asıl yük, asıl sorumluluk hiç kuşkusuz tek tek büyükelçilerin omuzlarındadır. Önümüzdeki hafta başında Brüksel’e yapacağımız ziyaret bu manada son derece önemli. Türkiye’nin AB katılım müzakerelerini ele alacağımız, inşallah da sürece ivme kazandıracağımız bu ziyaret Türkiye’de yaşanan hadiseleri de doğru şekilde birinci elden aktarılacağı bir resmi ziyaret olacak” dedi.

“BU İHANETİN HESABI MUTLAKA KENDİLERİNDEN SORULACAK”

17 Aralık komplo sürecinde Türkiye üzerinde oynanan bir başka kirli oyunun da terör meselesi olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bahsettiğim ihanet şebekeleri Türkiye’nin uluslararası teröre destek verdiği algısı yaymak için alçakça bir kampanya yürütüyorlar. Hiç kuşkusuz bu alçakça ve haince kampanyanın tutma ihtimali, başarıya ulaşma ihtimali yoktur. Teröre ağır bedeller ödemiş, terörün acısını 30 yıl çekmiş bir ülke olarak terör karşısındaki tavrımız son derece nettir, samimidir. Terör ve terör örgütlerinin başındaki hiçbir sıfatı önemsemeyiz, dikkate almayız. Bölücü terör, dini terör, etnik terör, mezhepsel terör gibi ayrımları bizler asla kabul etmiyoruz. Bizim için terör sadece terördür. Nerede olursa olsun, kim tarafından yapılırsa yapılsın terörü şiddetle kınarız, terörle aramıza hiç tereddüt etmeden mesafe koyarız. Yok El Kaide’ymiş, yok El Nusray’mış, yok şuymuş, yok buymuş. Hepsi bizim karşımızdadır, biz onların karşısındayız. Uluslararası terörle mücadele noktasında Türkiye kendisini ispat etmiş bir ülkedir. Buradaki niyetin ne olduğunu sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bizler bu yolla Mavi Marmara’nın, Filistin’deki, Mısır’daki, Suriye’deki insani duruşumuzun intikamını alacaklarını sanıyorlar. Kusura bakmasınlar. Türkiye’nin ve hükümetimizin üzerine teröre destek veriyorlar itham ve iftirası asla yapışmaz. Bu gayretin içinde olanlar beyhude çabalıyorlar. Bu ihanetin hesabı mutlaka kendilerinden sorulacak. Dünyada bu yönde oluşacak soru işaretlerinin izale edilmesi noktasında da sizlere önemli vazifeler düşüyor. Özellikle bazı uluslararası medya kuruluşlarında bu yönde art niyetli yayınlar yapılıyor. Bu yayınları, bu kara propagandayı boşa çıkaracağınıza yürekten inanıyorum.”

Erdoğan, 17 Aralık’ta yaşanılan saldırıların Türkiye’de geçmişte de yaşandığını belirterek, akim kalan her saldırının, her darbe girişiminin demokratikleşme reformlarına ivme kazandırdığını vurguladı. 17 Aralık darbe girişiminin de Türkiye’nin demokratikleşme çabalarına ciddi bir kapı aralayacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, “Demokrasinin önündeki birçok direnç, yaptığımız bu mücadelenin ardından ortadan kalkacak, bariyerler, engeller aşılmış olacaktır. 11 yılda yaptığımız tarihi nitelikte reformlar inşallah yeni süreçte de devam edecektir. Çözüm sürecimiz kararlılıkla ilerliyor. Bir yılı aşkın bir süredir acı yaşamıyor, sorunları artık silahsız bir ortamda çözüme kavuşturuyoruz. Toplumun çeşitli kesimlerine yönelik reformlarımız kararlı şekilde devam ediyor. AB süreci bizden değil, birlikten kaynaklanan nedenlerle yavaş ilerlese de, orada da kararlılığımız devam ediyor. Türkiye emin adımlarla 2023’e ilerliyor” dedi.

KAYNAK : sonsayfa.com