Son güncellenme :26.11.2024 00:39

Güncel > Her şey ekonomi değil!

25.02.2014

GAZETESİZ: Sayın Alkin, Yalın Alpay’la birlikte yazdığınız kitabınızın adı “Her Şey Ekonomi Değil”. Bununla birlikte siz bir ekonomi profesörüsünüz. Ekonomistler genellikle her şeye ekonomi gözlüğünden bakar, siz ise başka bir yol deniyorsunuz. Sizi böyle bir yöne iten neydi?

EMRE ALKIN:“Annen kanser” dedikleri zaman 14 yaşındaydım. Yıl 1984. O zamanların teknolojisi ile tıp ilminin  seviyesi malum. “Londra’ya gitmeniz lazım” dediler. Böylece 1984-1994 arasında Londra ve İstanbul trafiği başlamış oldu.

Babam için Londra “hasret” anlamına geliyordu.  Gençlik, hatta çocukluk aşkı olan Annemi 1950’lerde Londra’ya uğurlamış.  Platine renkli saçlarından bir tutam vermiş annem. Geçen yıl 28 Mart’ta Babam öldükten sonra, çalışma masasının çekmecesinde buldum o bir tutam saçı. Tam 55 yıldır aynı zarfta muhafaza edilmişti. Babam büyük aşkı olan annemi 30 yıl sonra bu sefer kanser tedavisi için götürmüştü Londra’ya. Her şerde bir hayır vardır derler ya… Ben de Türkiye’de Özal, İngiltere’de Thatcher rüzgarları eserken, “Avrupa’nın en batısı ile en doğusundaki” gelişmeleri yakından takip eder hale geldim.

Yıllar geçti. İlk önce 1994’te annemi kaybettim. Tam 20 yıl sonra da babamı. Hayatları bir roman gibiydi.  Yazılması gerekiyordu. Bundan iki yıl önce bir gece çalışma masamda yazmaya başladım bu hikayenin şahit olduğum kısmını. Çocuklarım Emir ve Kerim’e anlatmam gerekiyordu. Aslında herkese anlatmam gerekiyordu. Neden böyle olduk? Nasıl bu hale geldik? Elimden geldiği kadar bu sorulara cevap vermeye çalıştım.

Kitabınız biçem açısından da, biçim açısından da oldukça sıra dışı. Çok geniş bir tema çevresinde uçuşan fakat dönüp dolaşıp yeniden aynı noktalara konmayı başaran bir çalışma. Yine yazarların kitap içindeki rolleri de alışılan rollerin oldukça dışında.

Bence kitabın içeriğine ilişkin çok da fazla bilgi vermeyelim ve okuyucular için hazırladığımız sürprizleri bozmayalım. Fakat şunu söyleyeyim: Aşkın yenik düştüğü, kandırmacaların kol gezdiği adaletsiz bir dünyada ayakta kalmanın  kitabıdır bu aynı zamanda. Merak edilen, ya da sıkıcı olduğu için öğrenilmesi gerekirken etrafında dolaşılan ne varsa toplamaya çalıştım bu kitapta. Bunu tek başıma yapamazdım. Daha önce birçok çalışmaya beraber imza attığımız Yalın ALPAY’ı ikna ettim. Böylece hem gençlere, hem öğrencilere, hem öğrenmeye devam edenlere, hem de gerçeği arayanlara bir nebze olsun ışık tutacak, geniş kaynakçalı bir kitap yazdık.

Mutlaka bazı ifadelere ve aktarımlara itiraz edecekler ya da kızacaklar olacaktır. Olsun. İstedikleri kadar kızsınlar. “Gerçeğin en önemli özelliği önünde sonunda ortaya çıkmasıdır”. Ört bas ederek, görmezden gelerek adaleti sağlayamayız. Annem ve Babam iyi insanlardı. Ancak, daha da önemlisi adaletlilerdi. Onlar kırılan her şeyi tamir ederlerdi. Bugün yapıldığı gibi çöpe atmazlardı. Hayatım boyunca her yaptığım işte “acaba ne derlerdi” diyerek hareket ettim. İnsan kendi vicdanıyla hesaplaşmayı bilmeli.

Sayın Alpay, kitabınızın biçemi ve içeriği hakkında siz neler söylemek istersiniz?

“Her Şey Ekonomi Değil”de Emre Hocam gördüklerini ve deneyimlediklerini yazarken, ben okuduklarımı ve çıkarsamalarımı kaleme aldım. Aramızda on bir yaş var. Bu çok büyük bir yaş farkı değil fakat 1980’lerde ve 1990’larda dünya çok hızlı dönüştü. Değişim de en çok Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ve post sosyalist ülkelerde hissedildi. Dolayısıyla on bir yıllık fark, Emre Hocama tüm 80’leri ve 90’ları içeriden yaşamasına izin verirken beni daha dışarıdan bakan bir gözlemci konumuna itti. Zira 2000’lere gelindiğinde artık dünyada ve Türkiye’de paradigma oldukça değişmişti ve geçmiş, o dönemi yaşamayanlar için ancak bir tarihçi gibi algılanabilecek bir konuma gelmişti. Bu nedenle ben sürekli olarak metinler arası ilişkiler kurmak zorunda kaldım, oysa Emre Hoca profesör olmanın kendisine getirdiği geniş entelektüel birikim ve soyutlama yeteneğiyle doğrudan olayların kendilerini irdeledi. Böylece metinlerimiz çok güzel bir şekilde örtüştü ve birbirini tamamladı. Yine de hatırlatmalıyım ki, projenin temeli Emre Hocama aittir, fikir babası odur.

Kitap, kişisel bir tarihin, evrensel tarihle geçişkenliği, kesişmeleri üzerine kurulu. Emre Hocamın çok geniş bir perspektifi var ve çocukluğuna ilişkin anılarında sürekli düşünüyor ve birbirlerine bağlı değilmiş gibi görünen pek çok olay ve olgunun arasında pek çok bağlantılar üretiyor. Hocam bunları kendi kişisel tarihi bağlamında yazdı, ben de onların evrensel bağlantılarını açınlamaya çalıştım. Bu nedenle kitap, ilk anda içindekiler kısmına bakıldığında bir kaos sinyali verse de, içerik tam bir kozmos sunuyor. Postmodernizmin yalnızca kurmaca metinlerde değil, kurmaca dışı metinlerde de kullanılabileceğine ilişkin Türkiye’deki ilk örneklerden birisi olduğu kanısındayım. Aslında henüz postmodern tabanlı olup da kurmaca dışı kitap boyutunda başka bir Türkçe metin örneği bilmiyorum.

Sayın Alkin, kitabın okuyucularına vermek istediği temel argüman nedir?

Bu kitap mutlu sonla bitmiyor ama “umudu kaybetmeyin” diyor. Bunu söylerken örnekler veriyor. Ayrıca “en iyi yatırım hangisidir” sorusunun da cevabını veriyor. Ekonomiden de bahsediyor ama tek bir gerçeğin altını çizerek: “Her Şey Ekonomi Değil”.

Daha kitabınız yeni çıktı fakat sanırım bir seri olacak, bir sonraki kitapta hangi konuları işleyeceksiniz?

Gördüğüm ve şahit olduğum her şeyi olduğu gibi yazdım. Yalın’ın katkısıyla da kaynak olacak bir çalışma haline geldi. Sonraki kitap 2000’li yıllarla alakalı olacak. Yaşım oldu 45.. Artık milletime borcumu ödemenin vakti geldi… Şahit olduğum her şeyi yazacağım… Bu kitapta olduğu gibi.

KAYNAK : gazetesiz.com