Siyaset > Herkes kavga ederken PKK güçleniyor
21.01.2014
Terör örgütü PKK’nın Çözüm Sürecini fırsat bildiğini dile getiren Mustafa Destici, PKK’nın artık eskisinden daha güçlü olduğunu dile getirdi.
“Bugün bir terör eylemi olmadığı için sanki PKK bitti gibi algılanıyor. Türkiye içinde ve kamplarda PKK eskisinden daha güçlü. Biz, PKK’nın daha da güçlendiği kabul ederek çözüm sunuyoruz” diyen BBP lideri Mustafa Destici, PKK’nın çözüm sürecinde yaralarını sardığını, militan eksikliklerini tamamlandığını, lojistik ihtiyaçlarını tamamlandığını aktardı.
“BDP’li belediyeleri belediye başkanları değil PKK’nın atadığı komiserler yönetiyor” diyen Destici, 3 aşamalı planının sonunda bölgenin PKK’nın eline geçebileceği konusunda ilgilileri uyardı.
Bugün’e konuşan Mustafa Destici’den çarpıcı açıklamalar;
*17 Aralık’tan beri Türkiye’de yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle yolsuzluk dosyası ile arkasından gelen süreç birbirinden ayrılmalı. Yolsuzluğa karşı hepimizin aynı safta durması ve hukukun önünün açılması gerekiyor. Görevini ve makamını kötüye kullanmakla, yolsuzluk iddiasıyla itham edilenler, hukuk çerçevesinde aklanma fırsatını ve imkânını sonuna kadar kullanmalı.
Devlet içinde bir paralel yapı iddialarına gelince de, 11 yıllık iktidara “Devlet içinde paralel yapının kurulmasına niçin müsaade ettiniz” diye soruyoruz. Türkiye’de seçilmiş hükümeti aşan, onu hazırlıksız yakalayan, devlete hâkim ama herhangi bir siyasi sorumluluğu bulunmayan ve hiçbir şekilde şeffaf olmayan bir hareket mevcut ise böyle bir hareketin varlığından habersiz olan iktidar 11 yıl gökyüzünde uçurtma mı uçurdu?
Devlet içinde yanlış yapan varsa hesabı yine hukuk çerçevesinde sorulur. İçinde bulunduğumuz ortama baktığımızda Türkiye sanki bir iç kaosa sürüklenmeye, ülkede bir güvenlik ve egemenlik sorunu ortaya çıkarılmak isteniyor. Kurumlararası çatışma, kuvvetler arası çatışmaya dönüştürülüyor.
2 DÖNEM SINIRLAMASI
*HSYK Yasa Teklifi ile ilgili tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, palyatif çözüm önerilerini değil tam demokratik bir anayasayı gündemine almalı. Daha 3 yıl önce referandumda HSYK değiştirildi, şimdi bunun yanlış olduğu ifade ediliyor, yeni düzenleme de birkaç yıl sonra yanlış olabilir. Önce yasama bağımsızlığı sağlanmalı. Bunun için de milletvekillerinin tercih sistemi ile seçilmesini, yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasını, Hazine yardımından bütün partilerin faydalanmasını öneriyoruz. Milletvekillerine 3 dönem sınırlamasını da doğru bulmuyoruz. Burada yürütme sınırlandırılmalı. Başbakan ve bakanlar 2 dönem görev yapabilmeli, başbakan bakanları dışarıdan atamalı.
YARGI KÖMÜR İŞLETMESİ DEĞİL Kİ
*Sanki başkanlık sistemini tarif ediyorsunuz.
Parlamenter sistem içinde de bu yapılabilir. Böyle bir yasama olursa, bu yasamaya HSYK üyelerini seçtirebilirsiniz. Bağımsız olmayan yasamaya HSYK’yı seçtirdiğinizde ise partili HSYK üyeleri olur. Kömür işletmeleri değil ki yargı, istediğin kadar kömür çıkartılsın, elektrik üretilsin. Bu süreçten çıkmanın yolu daha fazla demokratikleşme.
*Sizin hakkınızda da bazı iddialar gündeme getiriliyor.
BBP’nin erdemli ve omurgalı duruşunu yozlaştırmak ve itibar kaybına uğratmak için yoğun çabalar sarf ediyorlar. Liderim Muhsin Yazıcıoğlu, MÇP’den ayrıldığında tüm psikolojik savaş yöntemleri nasıl insafsızca kullanıldıysa, şimdi de haysiyet yoksunu birileri, bu yol ve yöntemleri alabildiğine kullanıyor. Muhsin Başkan, MÇP’den ayrılıp BBP’yi kurduğunda aynı zihniyet, “Muhsin Başkan BBP’yi kurarken Fethullah Gülen ve hizmet hareketinden yüklü miktarda para aldı” diye iftira etmişti. Şimdi de yolsuzluklar karşısında hukukun işlemesi gerektiğini söyleyen BBP yöneticilerine “Fethullah Gülen’den fonlandılar” diyerek iftira ediyorlar. Akıllarınca duruşumuzu bir yerlere angaje ederek bizi istikametimizden ayırmaya çalışacaklar. Bizim 29 Ocak 1993’ten beri sergilediğimiz insani, imani, milli ve Muhsini duruş neyse 17 Aralık 2013’te sergilediğimiz duruş da aynı.
KAZA SÜRECE MALZEME EDİLEBİLİR
*Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazası ile ilgili şüpheler giderilmedi, soruşturma hangi aşamada?
Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nda 3 yıldır soruşturuluyor. Henüz aydınlatılabilmiş değil, şüpheler derinleşmiş durumda. Muhsin Başkan ve arkadaşlarımızla ilgili kamuoyunda “öldürüldüler, suikasta uğradılar” algısını oluşturan 7-8 nokta var. Kayseri mahreçli “kurtuldu, geliyor” açıklamasının neden yapıldığı bilinmiyor. Helikopterin düştüğü yerin bildirilmesine rağmen orada arama yapılmaması, helikopterden bazı parçaların alınması, radar kayıtlarının belli olmaması. Bir devlet büyüğüne, yanlışlıkla jetlerin düşürdüğü bilgisinin verildiği iddiası. Bunlar soruşturma dosyasının içinde. Bir gizli tanık, olaydan 2-2,5 saat sonra iki askeri helikopter indiğini söylüyor. 3 farklı otopsi raporu var. Bunlar çözüldüğünde olayın aydınlatılabileceğini düşünüyorum. Zamanaşımı diye bir problem yok. Toplumda ne konuşulmuşsa, hangi iddialarda bulunulmuşsa, hatta insanların gördükleri rüyalar bile, her şey, öncesi, sonrası, başlangıcı, araması, kurtarması hepsi soruşturma dosyasının içinde var. Hiçbir süreci eksik bırakmadan, boşluk oluşmadan bu dosyayı takip ettik. Belli dönemlerde, bu dosya üzerinden kendi hesaplarını görmeye çalışanlar oldu, bugün yaşanan sürece de malzeme edilmeye kalkılabilir, bu hem bizi üzer hem de ahlaki olmaz.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun Hrant şiiri hafızalarımıza kazındı
*Hrant Dink suikastının yıldönümü. O vakit BBP bu suikastla ilişkilendirilmişti.
Rahmetli liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu ve partimiz, bir fotoğraf karesinden yola çıkılarak çok büyük haksızlığa uğradı. Adeta bir yargısız infaz süreci yürütülmek istenmişti. Muhsin Başkan’ın Hrant Dink için yazdığı şiirin mısraları bizim hafızalarımıza kazınmıştır. “Kan sızıyor Fırat’ın delinmiş tabanından toprağıma. Bağrındaki bütün Mehmetler ağlıyor. Oğlunun adını Fatih koyan bütün Ermenilerle birlikte…” diyordu. Başkan, Mümtaz’er Türköne ile yaptığı röportajda, “Hrant, bu topraklarda yüzlerce yıl egemen olmuş kültürün bir yadigârı idi. Benim için bir emanettir. Benim zimmetimdeydi” demişti, İslâm hukukuna göre, Müslümanlar’ın, aynı toprak üzerinde yaşadığı bir gayrimüslimin canından, malından ve namusundan sorumlu olduğunun altını çizmişti. O gün nerede durmuşsak bugün de aynı yerdeyiz.
Uludere’de devlet kendi vatandaşından özür dilemeli
*Uludere kararının açıklanmasından sonra “sürpriz” bir açıklama yaptınız.
Benim Uludere ile ilgili sözlerimden bazı çevreler rahatsız oldu. Burada bir yanlışlık var, bir hata yapılmış. 34 insan hayatını kaybetmiş, aileleri hadisenin ortaya çıkarılmasını, sorumluların hukuk önünde cezalandırılmasını istiyor. Terörle mücadele ederken hatalar olabilir. Yanlış istihbarat sonucu bu iş yapılmışsa dönüp kendi halkınızdan, kendi vatandaşınızdan özür dileyeceksiniz. Devlet bir hata yapmışsa özür dileyebilmeli, bunu kendi vatandaşlarından esirgememeli. Burada bilerek yanlış bir istihbaratla, devlet zora sokulmaya, TSK açığa düşürülmeye ve bu arada PKK’ya psikolojik üstünlük sağlanmaya çalışılmışsa sorumlularının bulunup cezalandırılması lazım.
VİCDANI OLAN ETKİLENİR
*Birdenbire BBP’nin bir Uludere ilgisinin ortaya çıkmasının da zamanlaması manidar değil mi?
Uludere’de hayatını kaybedenlerin tabutları PKK bayraklarına sarıldı, öyle olunca da toplum onları PKK’lı gördü ve sahiplenmedi. Biz de ilk başta öyle durduk. Ailelerin PKK ile aralarına mesafe koymaları, hak arama mücadelelerine onları karıştırmamaları gerekiyor. Açıkçası Uludere yerine “Roboski” denilmesi bile toplumu soğutuyor, bize de soğuk geliyor. Diğer yanda da o anneler, babalar bizim Müslüman kardeşlerimiz. Acılı bir anne ellerini göğe açıp feryât ediyor, bizim bundan etkilenmememiz mümkün değil. Vicdanı olan her insan bundan etkilenir. Ne bir kurumu ne de bir kişiyi hedef alıyorum. Arkasında kimin olduğunu bilmiyorum, sadece “hiçbir olay karanlıkta kalmasın” diyorum.
PROVOKASYON UYARISI
*Bir pazar sabahı Uludere’de 2 köye yapılan şafak baskınıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Geçtiğimiz çarşamba günü Türkiye-Irak sınır hattında yapılan çalışmalar sebebiyle bu köylülerin içinde bulunduğu bir grup tarafından protesto gösterisi yapılmıştı. Bu gösterilerde 1 kişi ağır yaralanmıştı. Bir istihbarat bilgisi üzerine operasyonun düzenlenmiş olabileceğini tahmin ediyorum. Güvenlik güçlerinin yasal ve hukuki dayanaklarla bunu gerçekleştirdiğini düşünüyorum.
*Bir provokasyon olduğu görüşlerine katılmıyor musunuz?
Bugünkü operasyonlarla 28 Aralık’ta yaşanan Uludere hadisesinin bağdaştırılmasını doğru bulmuyorum. PKK bu olayla 28 Aralık’ı ilişkilendirerek provoke etmeye çalışacak, kaşıyacaktır. Yöneticiler dikkatli olmalı.
“PKK ESKİSİNDEN DAHA GÜÇLÜ”
*Çözüm süreci ile ilgili eleştirileriniz olmuştu.
Türkiye, PKK gibi bir örgütle mücadele ederken yapması gerekenleri hiç yapmadı, mücadele ediyormuş gibi yaptı. Bu mücadelede asker-sivil işbirliğinin sağlanması, istihbarat örgütlerinin birlikte çalışması şarttı. Ancak her dönem 3 istihbarat örgütü de birbirini açığa düşürdü. Finansman kaynaklarıyla mücadele edilmedi. Bölge halkı yanlış politikalarla PKK’nın kucağına itildi. Bölgenin, ekonomik ve eğitim anlamında problemleri çözülemedi. Bireysel hak ve özgürlükler açısından en çok haksızlık bu bölgede yaşandı. Bunlar yapılmış olsaydı Türkiye, 30 senede 30 kere PKK’yı bitirirdi. Bir yıl içinde kararlı bir tavırla hem dağ kadrosu hem de şehirdeki KCK yapısı darbe yemişti. İmdatlarına çözüm süreci yetişti.
AT KOŞTURUYORLAR
*Çözüm süreci PKK’nın imdadına yetişti derken neyi kastediyorsunuz?
Biz bu sürecin pazarlık süreci olduğunu düşünüyoruz. Bu süreç terörü bitirmez. PKK ne silah bırakır ne çekilir ne de kendini lağveder. Bu süreçte, örgüt olarak yaralarını saracak, militan eksiğini tamamlayacak, lojistik ihtiyaçlarını karşılayacak. KCK’lılar dışarı çıkacak. Bütün bunlar olurken de PKK meşrulaşacak. Siyasi sözcüleri, dağ kadrosu, İmralı’daki lideri gündem içinde at koşturuyor.
*Konuşmaları gençlerin ölmesinden, annelerin ağlamamasından daha iyi bir şey değil mi?
Bu süreçte, ikinci adımda büyük bir siyasi organizasyon haline dönüşecekler. Üçüncü adımda, özerklikle birlikte devletleşme adımı atacaklar. BDP’li belediyeleri belediye başkanları değil PKK’nın atadığı komiserler yönetiyor. Uygulamada fiili özerklik sağlanmasının ardından bölge PKK’nın kontrolüne geçecek. Bu iyi bir şey mi?
*Bir siyasi partisiniz mesela halkın oylarını alsanız da bütün bunlar olmasa, çözüm öneriniz ne?
Bugün bir terör eylemi olmadığı için sanki PKK bitti gibi algılanıyor. Türkiye içinde ve kamplarda PKK eskisinden daha güçlü. Biz, PKK’nın daha da güçlendiği kabul ederek çözüm sunuyoruz. Güvenlik politikasız terörle mücadele edilmez. Dağda PKK’lılar gibi yaşayan, karakollarda av konumundan çıkıp avcı konumuna geçen, tam donanımlı, eğitimli mobil birliklerimiz olmalı. Kalekolların yapılması, barajların oluşturulması, diğer istihbâri eksikliklerin tamamlanması gerekiyor. PKK’ya karşı özel bir istihbarat birimi oluşturulmalı. Finansmanı ile mücadele edilip, uyuşturucu, kaçakçılık ve insan ticaretinden elde ettikleri gelir kesilmeli. Dış desteğine karşı kararlı bir duruş sergilenmeli. Hukuki düzenlemeler yapılmalı. Bölge halkının bireysel hak ve özgürlüklere dair taleplerinin önü açılmalı. Aidiyet duygusu geliştirilmeli. Mevcut imam, öğretmen, bürokrasi kadrosu ile bunun yapılması mümkün değil, bölge insanının değerlerini bilen, onlar gibi yaşayan bir kadro oluşturulmalı. Bütün siyasi partilerin, dini kanaat önderlerinin, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katılımı ile bölgenin her renginin içinde olacağı bir muhataplık heyeti kurulmalı ve halkın taleplerini almalı. Bu talepler de karşılanmalı.
Seda Şimşek/Bugün
KAYNAK : sonsayfa.com